Diyabet Nedir?
Diyabet, 21. yüzyılın en büyük sağlık sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugünkü verilere göre, tüm dünyada 415 milyon olan diyabetli sayısının, 2040 yılında 640 milyona ulaşması bekleniyor.
Diyabet, yalnızca bireylerin sağlığını etkilemekle kalmayıp, ülkelerin ekonomik büyümelerini etkileyerek, sağlık ve sosyal güvenlik sistemleri üzerinde de büyük yük oluşturmaktadır. Bu yükü azaltmak; erken tanı ve tedavi ile birlikte diyabete zemin hazırlayan faktörlerin önlenmesini de içine alacak ulusal sağlık politikaları ile mümkündür.
1980 yılında 108 milyon olan diyabetli sayısı 2015 yılında 415 milyona ulaştı. Geçen 34 yılda diyabetli sayısı neredeyse 4 kart arttı.
Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) rakamları, dünyadaki yetişkin diyabetli sayısının bu artış hızıyla giderse 2040 yılında 640 milyona ulaşacağını başka bir deyişle 10 kişiden birinin diyabetli olacağını gösteriyor.
Tüm dünyada diyabetin tedavisi ve yol açtığı komplikasyonlar için yapılan harcama 673 milyar doları buluyor. Hal böyleyken tüm gözler ve dikkatler diyabet ve önlenemez yükselişinin üzerinde toplanıyor. Hareketsiz yaşam, sağlıksız ve yanlış beslenme, genetik yatkınlık, fazla kilolu olmak Tip 2 diyabete zemin hazırlıyor. Toplam diyabetli nüfusun yaklaşık % 90’ını oluşturan Tip 2 diyabet, doğru beslenme ve hareketsiz yaşamdan kaçınarak % 70 oranında önlenebilir veya geciktirilebilir. Yaşam tarzındaki değişiklikler, çocuklar ve gençlerdeki Tip 2 diyabet vakalarını da arttırıyor.
Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) bu yıl dünya diyabet günü için verdiği mesajlarda dikkatleri Tip 2 diyabetin erken teşhisi ile komplikasyonlarının önlenmesi üzerinde yoğunlaştırıyor.
Çok sayıda tip 2 diyabetli birey diyabetli olduğunu bilmeden uzun yıllar yaşıyor ve tanı konulduğunda ise diyabetin yol açtığı sorunların çok önceden başlamış olduğu görülüyor. Oysa, sağlık tarama ve kontrollerinin düzenli olarak yapılması, tüm diyabet türlerinin yol açacağı komplikasyonların azaltılması, tedavinin düzenlenmesi ve etkili diyabet yönetiminin sağlanması açısından çok önemli. Geç konulan tanı ile birlikte, diyabetin tedavi ve yönetiminin etkin olarak yapılamaması; böbrekler, kalp-damar sistemi ve gözlerde ciddi sorunlara yol açıyor, organ kayıplarına sebep oluyor.
Tüm dünyada böbrek yetersizliğinin ve travmaya bağlı olmayan amputasyon (uzuv kayıpları) olgularının en yaygın nedenin diyabet olduğu görülüyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde diyabet, görme kaybı ve körlüğün de en önemli nedenlerinden birini oluşturuyor.
2013 yılında tüm dünyada 5.1 milyon insanın diyabet ve komplikasyonları nedeniyle hayatını kaybettiği rapor ediliyor.
Ülkemizde diyabetin artış hızı % 6.7 ve bu durum diyabetli popülasyonun 10-11 yılda ikiye katlanması anlamına geliyor.
Avrupa’da 20-79 yaş arası en fazla diyabetli bireyin bulunduğu ülkeler sıralamasında ülkemiz 7 milyonu aşkın kişiyle Rusya ve Almanya’dan sonra 3. sırada yer alıyor. Kentleşme ile birlikte yaşam ve beslenme tarzındaki değişikliler ve diğer faktörlerin de etkisiyle 2035 itibarı ile ülkemizdeki diyabetli sayısının 12 milyona yükselmesi bekleniyor.
Diyabete zemin hazırlayan en önemli faktörlerden biri olan obezitenin ülkemizde özellikle son yıllarda artış göstermesi bu sonucun ortaya çıkmasında önemli bir rol oynuyor. SGK tarafından yapılan toplam sağlık harcamaları arasında diyabet 2008 yılında %16.4 gibi bir orana sahipken 2012 yılında bu oran %23’e çıkmıştır.
14 Kasım “Dünya Diyabet Günü”,1991 yılında Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) ile Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından başlatılmıştır. Simgesi olan mavi halka, diyabet için birleşmeyi ve bir araya gelmeyi temsil ediyor. Dünya Diyabet Günü 160’dan fazla ülkede bir milyarı aşan destekçisiyle en büyük farkındalık etkinliğidir.